Bir sonbahar akşamı gidiyorum diyorsun
Hasret rüzgarları iç çekiyor hapis olduğu sevda çıkmazlarında
Bana duyurmaktan çekindiğin o yumuşacık sesin yerine
Gidiyorum dediğin dakika o rüzgarın uğultusu kaplıyor içimi
Sen bunu nereden bileceksin...
Tetikte bir ömrün son kurşununu gittiğin gece attın
Gökyüzüne bakıyorum...
Her geceme ışık olan bir çift kahverengi göz...
Yokluğunun yasını tutan zifiri karanlık gecede yitip gitmiş...
Ve aydede...Artık melek yüzünün hayalini yansıtmıyor...
Gözlerinin ışığıyla gönül duvarlarıma...
Sen bunu nereden bileceksin...
Tetikte bir ömrün son kurşununu gittiğin gece attın ...
Gittin gideli dinmez bu gönül yarası
Yokuluğunda tek sırdaşım iki satır arası
Ve hasbel kader çarşaf çarşaf sabaha varır sensiz gecenin zifiri karası..
Sen bunu nereden bileceksin...
Tetikte bir ömrün son kurşununu gittiğin gece attın...
Sabahın ayazında ben okul yolunda
Attığım her adımda içime ilmek ilmek işlerken seni...
Bir damla gözyaşım düşer seni sarıp sakladığım umutlu yarınlara...
Sen bunu nereden bileceksin...
Tetikte bir ömrün son kurşununu gittiğin gece attın...
Sensizliğin isyanlarında adını sayıklattığım her mısra...
Titrek bir mum ışığı kadar masum bir sevdanın yansımasıdır
Sensizlik acının hasıdır...Sen bunu bilemezsin...
Tetikte bir ömrün son kurşununu gittiğin gece attın
Sana hep derdim yazana değil yazdırana bakacaksın
Ben yokluğunun acısını çekip yaptıklarımdan utandım
Suçluydum suskun kaldım...
Bana koca bir yalansın yalancısın de...
Sen bu yalancının hayatında tek gerçek olacaksın...
Umarım beğenilir sadece içimden geçenleri yazdım yazana değil yazdırana bakacaksın alıntı falan değil telif hakkı saklıdır